Tatildeyiz ve evdeyiz.
Babamız çok yoğun,bizimle ilgilenemiyor.
Her daim canları çok sıkılan bebelerim mızmızlanıyor.
Canımız çok sıkılıyor,biz şimdi napcaz?
Onlara biraz beklerseniz,sizi spor kompleksinin orda ki parka götürebilirim diyorum.
Çocuklar gibi seviniyorlar.(burda gülme işareti olcaktı.ben koymayı beceremiyorum.zaten çocuklar)
Ezan okunup namaz kıldıktan sonra,bir poset hazırlıyorum.
Su, peçete,mersinden gelen ceviz büyüklüğündeki mandalinalar tabakta ne varsa hepsini atıyorum poşete.Bebeler bahçede hazır ve nazır beni bekliyorlar.
Çocuklar üç kardeşde olsalar illa yanlarında sevdikleri arkadaşlarıda olsun istiyorlar.
O zaman daha çok eğleniyorlar.
Ev sahibimizin iki küçük cimcimelerinide alıyoruz.
Hadi sizde gelin diyoruz, anneleri izin veriyor, hep beraber parka gidiyoruz.
Çocuklar önde koşarak ben arkalarında parka giriyoruz.
O kadar güzel bir hava var ki,biz çıkarken biten çamaşırları assaydım biz gelene kadar kururdu diye hayıflanıyorum.
Bebeler o kadar bile beklemezlerdi.
Neyse,çok acil kuruması gereken çamaşır yok, geldikten sonra asarım diye kendi kendimi rahatlatıyorum.
Biraz ilerde kucaklarında ağlayan bebeleri olan iki hanım vardı oturuyorlardı.
Poşetteki mandalinadan birer tane ellerine verdim hemen susuverdiler.
Çocuklardan ziyade anneler sevinmişlerdi, zira belliki çocukların ağlamalarından mütevellit çok bunalmışlardı.
Bir anda etrafımı değişik yaşlarda çocuklar sarıverdiler,abla banada abla banada diye.
İçimden dua ede ede bana doğru uzanan ellere mandalina koyuyordum.
Allahım diyordum Allahım lütfen burda ki çocuklara yetecek kadar mandalina olsun diye yalvarıyordum
Çünkü uzanan eli boş çevirmek istemiyordum.
Kime, sen onunla paylaş diyeyim, zaten ceviz kadar mandalinalar.
Oh Allahım sana şükürler olsun kulunu mahçub etmedin.
Siz içinde kabuk var diye yemeyin çocuklar bir anda midelerine indiriverdiler diye içimden çocuklarıma birşeyler söylüyorum.
Benim bebeler çekirdeğe kabuk diyorlar.
Her ne kadar evladım o kabuk değil,çekirdek desemde benimkiler ısrarla kabuk diyorlar.
Ağız alışkanlığı galiba.
Çekirdekli üzüm yemezler mesela.
Çok faydalı, hatta çiğneyin desem bile nafile.
Çocuklar çoktan oyuna dalmışlardı.
Musait bi yere oturup etrafı gözlemlemeye başladım.
Az ilerde kardeşimin hareketlerini yapan engelli bir kızcağız gördüm.
Hemen yanına gidip ,merabalaştım.
İlkin, yabancı olduğum için biraz tedirgin oldu.
Sonra alıştı bana.
Annesiyle biraz sohbet ettik dr hava iyi olduğu zaman dışarılara çıkar biraz insan yüzü görsün demiş.
İsmi hadice
Buranın yerli halkı arab olduğu için,ismi orjinal söylüyorlar.
Hadice nin ha sı boğazdan hırıltılı şekilde çıkan ha
Yani hatice değil,hadice
Babası ruh hastasıymış.
Ağzı çok bozukmuş,kabirde yatan babama söver diyor abla.
Peki size bakıyormu,ihtiyaçlarınızı karşılıyormu diyorum,nerde üç aydan üç aya bu kıza verdikleri özürlü maaşı ile geçiniyoruz diyor abla.
İçimden Allaha şükrede şükrede dinliyorum ablayı.
Hadicenin ablası ve 18 yaşındaki kız kardeşi evliymiş.
Evde hadiceden başka,bir kız iki de oğlan varmış.
Oğlanlar küçükmüş,hatta bitanesininde bacağı sakatmış.
Yürürken aniden düşebiliyormuş.
Ona ağlamaktan bende göz tansiyonu başladı,diyor abla.
İmtihan ablacığım,
Allah sana ali dereceler versin imtihanını kolaylaştırsın gibi bişeyler söylüyorum.Amin diyor amin.
Yanlarında komşularıda var,bana hadice çok güzelsin de diyor.
Hadice çok güzelsin diyorum nasıl gülüyor.
Ayşem geliyor yusuf dayım gibimi anne diyor,evet yavrum diyorum.
Girişte mandalina verdiğim çocuklar daha kalabalık bir şekilde yanıma gelip abla ben mandalina almadım diye ellerini uzatıyorlar poşeti gösteriyorum yok çocuklar bakın olsa verirdim diyorum.
Ama gitmiyorlar, hadice huzursuzlanıyor,çünkü gelen çocukların içinde kıyafetleri kırmızı ve pembe renkte çocuklar var,bu renklerden tedirgin oluyormuş.
Annesi çocuklara burdan gidin diyor ama nafile.
En sonunda ayağa kalkıp kovalamak zorunda kaldı.
E mübarekler zaten kadının derdi var birde sizinlemi uğraşsın.
Adı üstünde çocuk işte.
Bende alıcılar açık verilen mesajı alarak o ablanın şahsında başta anneme hocama komşuma diğer engelli ailelere dua ede ede evimize ulaştık.
Az kalsın unutuyordum,abla bana keşke evimize gelsende sana kuru dolmalık versem dedi.
Bende gelirim ama kuru dolmalık almak için değil,sizi ziyaret etmek için gelirim dedim.Adını sordum sabiha dedi.Rıza camiisin hemen yanında oturuyorlarmış.
Musait zamanda inş bu ziyareti yapıcam.
Hadice kek sever mi acaba kek yapsamda götürsem.
Elbette bunda akıl sahibleri için büyük bir ibret vardır.
Ali imran 13. ayet
Selametle.....
hayata,ve hayat kitabımız kurana dair ne varsa bu bağlamda bilgi birikim ve tecrübelerini paylaşmak isteyen,okumayı çok ama çok seven,yazarak kendini iyi hisseden araştırmacı bir ruha sahip balın kaymakın ve korkusuz cengaverin anneleri olduğu için her daim allaha şükreden ihtiyar bir hafızım ben
1 Şubat 2016 Pazartesi
15 Ocak 2016 Cuma
O bir hafız...
Cumamız hayrolsun hayrla dolsun.
Hastalıktı,şuydu buydu derken,epeydir yazamadım.
Konu çok,lakin vakit yok.
Herşey çok bereketli,işler güçler,dertler sıkıntılar Allaha hamdolsun.
Bir zamanımızın bereketi yok .
Zaman o kadar çabuk geçiyor ki,resmen başım dönüyor.
Her gün gelen şehit haberleri.
Ülkemizde ve komşu ülkelerde olan sıkıntılar.
Yokluklar yoksulluklar.
En vahimi artık meşru hale getirilmeye çalışılan ahlaksızlıklar ve kötülükler.
Başkasının malına namusuna göz dikip nahak yere sahiblenmeler.
Af Allahım kalbim daraldı yine.
Bir inşirah.
Peki hiçmi güzel birşey yok?
Olmaz mı?
Ama o kadar az ki,kötülüklerin yanında esamesi bile okunmuyor.
Ben bugün o az olan iyiliklerden bahsedicem.
Evvela bir iyilik hareketi başlatıldı.
Kim tarafından mı?
Blog yazmama vesile olan,deli annem tarafından.
İçimizde her daim var olan,ama türlü sebeplerle açığa çıkaramadığımız bir yanımızı ki,bu iyilik hareketi ile inşallah açığa çıkacak ve iyilik yaparak en başta kendimize iyilik yapmış olucaz.
Damlada ki okyanus etketiyle,başlatılan hareketin çok ses getireceğini ümit ediyorum.
Deli annem iyilik kartları hazırlamış,o kadar hoşlar ki.
En kısa zaman da bende bu kartlardan çıkarıp çeşitli yerlere koymayı ve dağıtmayı düşünüyorum.
Bu kadar kötülüklerin ve bu kötülükleri yapan kötü insanların çok olduğu bu dünyada,elhamdülillah deli annem gibi ve iyilik hareketine destek verip omuzlayan iyi insanlarda var.
Konunun ayrıntılarına deli anne den bakabilirsiniz.
Ben bugün bu iyilik hareketini duyurmakla kendime iyilik ettim.
Hadi durmayın sizde kendinize bir iyilik yapın.
Bu sabah çok güzel bir haber aldım bunuda sizinle paylaşmak istedim.
İstanbulda ki karşı komşum, canım kardeşim hafızlığını bitirmiş.
Sabah sabah ne kadar sevindim mutlu oldum bilemezsiniz.
İnsan için ancak çalıştığı vardır.necm suresi 39. ayet
Kardeşim çalıştı ve azmetti rabbimde ona bu kadar güzel bir nimeti ihsan etti.
Elhamdülillah.
Karşı komşum yani kübracıkla biz yatılı bir medresede bir sene beraberdik.
Ben hafız hocası oda küçücük bir hazırlık talebesiydi.
Benim hususi talebem değildi lakin bir yerde görev yapıyorsanız oradaki bütün talebelerde sizin talebeniz sizde onun hocasıydınız.
Sene sonunda ayrıldık.
Ta ki ben İstanbuldan buraya gelirken ayrıldığım evime taşınana kadar hiç görüşmedik.
İlk gelin geldiğim evde biraz sıkıntılarım vardı.
Hep niyetimiz bir an önce ordan taşınmaktı ama nereye?
Evimizin yanında küçük bir arsa vardı.
Biraz güneş görsünler ve kumla oynasınlar diya kızlarımı her gün oraya çıkarırdım.
Onlar kumla oynarken bende şöyle bir etrafı seyrederdim.
Karşı binada oturanlar dikkatimi çekti burası bir aile binasıydı bildiğim kadarıyla.
Gelip gitmişliğimiz yoktu fakat,mukabeleden tanıyordum orda oturanları.
Yine böyle oturduğum evden çok bunaldığım bir vakit karşı, binadaki komşularımdan birine haber gönderdim .
Müsaitlerse kendilerini ziyaret etmek istediğimi söylemesini rica ettim karşı komşumun kızına.
Erzurumlu olan ve misafiri havada kapan komşularım sağolsunlar müsait olduklarını ve beklediklerini söylemişler.
Kübracıkla orda karşılaştık,hey Allahım sen ne kadar büyüksün.
Meğer bizim küçük kübracık evlenmiş iki aslan parçasınada ana olmuş.
Hanım hanımcık bir evhanımı olmuş,o binada oturuyormuş.
İşin ilginç tarafı iki senedir birbirimizden haberimiz olmadan karşılıklı oturmuşuz.
Neyse biz gelip gitmeye başladık.
Birgün ben kübraya kahvaltıya gitmiştim kahvaltı esnasında karşı komşusunun taşınacağını söyledi.
Ben dururmuyum.
Hemen evsahibine çıktım kiracı çıktığı zaman evi kiralamak istediğimi söyledim.
Tamam dediler.
Bu arada çok ayrıntı var yazsam bir post konusu olur ben geçiyorum buraları ve Allah nasib etti ve biz o eve taşındık.
Kübrayla karşı karşıya oturuyorduk.
Kübra iki çocuklu bir ev hanımı olarak( içinde ukde almış )hafızlık yapmak istiyordu.
Ben onu bildim bileli sabah namazına kalkar bir dahada yatmaz.
Evi her daim temiz ve düzenlidir.
Beş senede olsa bu hatun hafızlık yaptı kardeşler neden siz yapamayasınız?
Bir ihtiyar hafız olarak ben hep şunu söylerim.
Hafızlık yapmak için çok zeki olmaya gerek yok.
İstemek ve azmetmek bu ikisi varsa zaten gerisi geliyor.
Kelamını ezberlemek için sayeden kullarını Allah hiç bırakır mı?
Bırakmaz.
Netekim şekil a da görüldüğü gibi.
Kübracığı sizin huzurunuzda tekrar tebrik ve takdir etmek istiyorum.
Rabbim hıfzını mübarek kılsın kardeşim.
Emanete hakkıyla sahib çıkanlardan eylesin.
Ha bu arada hafız yemeğini unutmadım ona göre.
Kalın selametle.
Hastalıktı,şuydu buydu derken,epeydir yazamadım.
Konu çok,lakin vakit yok.
Herşey çok bereketli,işler güçler,dertler sıkıntılar Allaha hamdolsun.
Bir zamanımızın bereketi yok .
Zaman o kadar çabuk geçiyor ki,resmen başım dönüyor.
Her gün gelen şehit haberleri.
Ülkemizde ve komşu ülkelerde olan sıkıntılar.
Yokluklar yoksulluklar.
En vahimi artık meşru hale getirilmeye çalışılan ahlaksızlıklar ve kötülükler.
Başkasının malına namusuna göz dikip nahak yere sahiblenmeler.
Af Allahım kalbim daraldı yine.
Bir inşirah.
Peki hiçmi güzel birşey yok?
Olmaz mı?
Ama o kadar az ki,kötülüklerin yanında esamesi bile okunmuyor.
Ben bugün o az olan iyiliklerden bahsedicem.
Evvela bir iyilik hareketi başlatıldı.
Kim tarafından mı?
Blog yazmama vesile olan,deli annem tarafından.
İçimizde her daim var olan,ama türlü sebeplerle açığa çıkaramadığımız bir yanımızı ki,bu iyilik hareketi ile inşallah açığa çıkacak ve iyilik yaparak en başta kendimize iyilik yapmış olucaz.
Damlada ki okyanus etketiyle,başlatılan hareketin çok ses getireceğini ümit ediyorum.
Deli annem iyilik kartları hazırlamış,o kadar hoşlar ki.
En kısa zaman da bende bu kartlardan çıkarıp çeşitli yerlere koymayı ve dağıtmayı düşünüyorum.
Bu kadar kötülüklerin ve bu kötülükleri yapan kötü insanların çok olduğu bu dünyada,elhamdülillah deli annem gibi ve iyilik hareketine destek verip omuzlayan iyi insanlarda var.
Konunun ayrıntılarına deli anne den bakabilirsiniz.
Ben bugün bu iyilik hareketini duyurmakla kendime iyilik ettim.
Hadi durmayın sizde kendinize bir iyilik yapın.
Bu sabah çok güzel bir haber aldım bunuda sizinle paylaşmak istedim.
İstanbulda ki karşı komşum, canım kardeşim hafızlığını bitirmiş.
Sabah sabah ne kadar sevindim mutlu oldum bilemezsiniz.
İnsan için ancak çalıştığı vardır.necm suresi 39. ayet
Kardeşim çalıştı ve azmetti rabbimde ona bu kadar güzel bir nimeti ihsan etti.
Elhamdülillah.
Karşı komşum yani kübracıkla biz yatılı bir medresede bir sene beraberdik.
Ben hafız hocası oda küçücük bir hazırlık talebesiydi.
Benim hususi talebem değildi lakin bir yerde görev yapıyorsanız oradaki bütün talebelerde sizin talebeniz sizde onun hocasıydınız.
Sene sonunda ayrıldık.
Ta ki ben İstanbuldan buraya gelirken ayrıldığım evime taşınana kadar hiç görüşmedik.
İlk gelin geldiğim evde biraz sıkıntılarım vardı.
Hep niyetimiz bir an önce ordan taşınmaktı ama nereye?
Evimizin yanında küçük bir arsa vardı.
Biraz güneş görsünler ve kumla oynasınlar diya kızlarımı her gün oraya çıkarırdım.
Onlar kumla oynarken bende şöyle bir etrafı seyrederdim.
Karşı binada oturanlar dikkatimi çekti burası bir aile binasıydı bildiğim kadarıyla.
Gelip gitmişliğimiz yoktu fakat,mukabeleden tanıyordum orda oturanları.
Yine böyle oturduğum evden çok bunaldığım bir vakit karşı, binadaki komşularımdan birine haber gönderdim .
Müsaitlerse kendilerini ziyaret etmek istediğimi söylemesini rica ettim karşı komşumun kızına.
Erzurumlu olan ve misafiri havada kapan komşularım sağolsunlar müsait olduklarını ve beklediklerini söylemişler.
Kübracıkla orda karşılaştık,hey Allahım sen ne kadar büyüksün.
Meğer bizim küçük kübracık evlenmiş iki aslan parçasınada ana olmuş.
Hanım hanımcık bir evhanımı olmuş,o binada oturuyormuş.
İşin ilginç tarafı iki senedir birbirimizden haberimiz olmadan karşılıklı oturmuşuz.
Neyse biz gelip gitmeye başladık.
Birgün ben kübraya kahvaltıya gitmiştim kahvaltı esnasında karşı komşusunun taşınacağını söyledi.
Ben dururmuyum.
Hemen evsahibine çıktım kiracı çıktığı zaman evi kiralamak istediğimi söyledim.
Tamam dediler.
Bu arada çok ayrıntı var yazsam bir post konusu olur ben geçiyorum buraları ve Allah nasib etti ve biz o eve taşındık.
Kübrayla karşı karşıya oturuyorduk.
Kübra iki çocuklu bir ev hanımı olarak( içinde ukde almış )hafızlık yapmak istiyordu.
Ben onu bildim bileli sabah namazına kalkar bir dahada yatmaz.
Evi her daim temiz ve düzenlidir.
Beş senede olsa bu hatun hafızlık yaptı kardeşler neden siz yapamayasınız?
Bir ihtiyar hafız olarak ben hep şunu söylerim.
Hafızlık yapmak için çok zeki olmaya gerek yok.
İstemek ve azmetmek bu ikisi varsa zaten gerisi geliyor.
Kelamını ezberlemek için sayeden kullarını Allah hiç bırakır mı?
Bırakmaz.
Netekim şekil a da görüldüğü gibi.
Kübracığı sizin huzurunuzda tekrar tebrik ve takdir etmek istiyorum.
Rabbim hıfzını mübarek kılsın kardeşim.
Emanete hakkıyla sahib çıkanlardan eylesin.
Ha bu arada hafız yemeğini unutmadım ona göre.
Kalın selametle.
6 Ocak 2016 Çarşamba
Hastayım.
Hemde çok.
Sobanın arkasında yatıyorum.
Daha doğrusu yatmaya çalışıyorum.
Çok fena üşütmüşüm.
Her tarafım ağrıyor.
Kollarım, bacaklarım,parmaklarım bile.
Bir gün önce hastalık sinyal vermişti.
Geliyorum diye.
Hasta olmadan önce kulaklarım kaşınır.
Eyvah dedim eyvah.
Galiba hasta oluyorum.
Korktum.
Korktuğum başıma geldi.
Havalar birden soğudu.
Bundan üç dört gün önce, 15 lerde 16 larda seyreden hava,birden,-0 -1 e düştü.
Soba yanıyor,ve ben yorganın altında üşüyorum.
Eşim arıyor,telefona balım bakıyor,annen nasıl diye soruyor eşim.
Babacığım annem çok hasta onu doktora götürelim diyor,balım.
Tamam ben yoldayım geliyorum diyen eşim on dakika sonra geliyor.
Hadi hazırlan çıkalım diyor.
Çocuklar.
Çocuklar nolucak?
Üst katta ki,komşumun büyük kızını çağırıyorum.
Doktora gidicez çocukların yanına gelirmisin,diyorum.
Hemen geliyorum ......... abla diyor.
Dilek geliyor, biz çıkıyoruz.
Bir tıp merkezi var,bize yakın ilk defa oraya gidiyoruz.
Giriş işlemlerini yaptırdıktan sonra,üst kata çıkıyoruz.
İçerde ki hasta çıkıyor,biz giriyoruz.
60 yaşlarında evlillik programı izleyen,bir doktor.
Bir bana,bir pograma bakıyor neyin var ? diyor.
Anlatıyorum.
Yanında ki yardımcısına,ateşimi ve tansiyonumu,ölçmesini söylüyor.
Sonra bizahmet geliyor,sırtıma bir alet koyuyor,nefes al ver diyor,dediğini yapıyorum.
Sonra masasına geçiyor,yardımcısına ilaç ismi söylüyor,yazması için.
Ben hemen atlıyorum,dr bey bana iğne yazarmısınız diyorum.
Diyorum çünkü,hemen ayağa kalkmak istiyorum.
Hastalığı istirahat ederek, geçirmek gibi bir lüksüm yok.
Dr peki diyor,yardımcısına iğne ismi söylüyor.
Ben bekliyorum eşim ilaçları alıyor,hemen oracıkta bir iğne yaptırıyorum.
Yarın saat 9 10 gibi gelin diyor iğneyi yapan hemşire.
Eve geliyoruz.
Namaz kılıp yatıyorum.
Allah tan yemekleri yapmıştım,eşim sofrayı hazırlıyor ev halkı yemeklerini yiyorlar.
Canım bir şey istemiyor bir an önce iyileşmek istiyorum.
İğnenin etkisiyle uyumuşum,uyandığımda bütün ev halkını oldukları yerde uyurken buldum.
Lamba ve bilgisayar açık.
Sonra teker teker uyandılar.Soba coşmuş.
Üzerinde öğlende demlediğim çay var.
Gidip mutfaktan bardak alıyorum.
İçine bolca limon sıkıyorum,birazda şeker.
Şekersiz olmaz.
Ya şekerli ya hiç.
Tekrar yatıyorum.
Bir sure gözlerim açık ev halkını seyrediyorum.
Kavgalara müdahale eden biri var evde,gürültü yapmayın anneniz hasta diyor.
Uyumuşum yatsı namazı için kalktığımda saat 1 olmuş.
Telefonuma bakıyorum,bir msj.
Kaymakımın öğretmeni göndermiş,valilik yarın okulları bir günlüğüne tatil etmiş.
Yarın yapacağı sınavı ertesi gün yapcakmış.
Zaten uzun olan geceler,hastalıkla dahada bir uzuyor.
Yatalak hastaları düşünüyorum.
Uzun uzun dualar ediyorum.
Hemen dibimde ki,çadırkent sakinleri geliyor aklıma.
İçim cız ediyor.
Bir koltuk uğruna yurtlarından ve yuvalarından uzakta bebekler ve çaresiz anneler.
Çadırlar yazın sıcağa kışın ise soğuğa karşı dayanıklıymış.
Kalbim mutmain olmuyor.
Dört duvar arasında bile,soğuğu hissederken,kapı altlarına çaput basarken,gece yarısı uyanıp üzerinden yorganı düşmüş evladımın soğuktan top gibi olmuş bedenini içim sızlayarak örterken,kalbim mutmain olmuyor ve çadırda yaşayan! insanlar ne yapıyor acaba diye düşünüyorum.
Ne az şükrediyorsunuz ayeti geliyor aklıma.
Evet ne kadar az şükrediyoruz.
Ve sabah oluyor.
Abla okul vaktine çok az kalmış hadi kalk hazırlanalım diyen balımın sesiyle uyanıyorum.
Bugün okul yok,tatilmiş,hadi yatın diyorum.
Yatmıyorlar.
Babamız ve evin küçük beyi uyanıyor.
Kalkıyorlar hep beraber odayı toplayıp havalandırıyorlar.
Kaymakım ve babası kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçiyorlar.
Allah razı olsun eşimden Cidden durumu iyi idare etti.
Kahvaltı yaptıktan sonra biz iğne için çıkıyoruz.
İğneden sonra eşim beni bırakıp yurda gidiyor,bugün nöbeti var.
Kapıyı balım açıyor,ne çabuk geldin anne diyor.
Sobanın üstündeki,taze çaydan limonlu bir kaç bardak çay içiyorum.
Bebeler kavga ediyor müdahale etmiyorum,çünkü halim yok.
Saat 11 açlıktan ölen telefonumu doyuruyorum(şarja takıyorum)teli açıyorum 4 yeni ileti.
Kadim dostum arkadaşım göndermiş.
Nerelerdesin hiç sesin çıkmıyor.diyor.
Her gün bloğa bakıyorum yeni yazı yok diyor.
Benim sayemde bize her yer okulu keşfetmiş,bravo o arkadaşa diyor.
Bencede bravo.
Takipte kal arkadaşım.
Nasılsa biraz dalmışım.
Anne acıktım diyen bir ses.
Korkusuz cengaverim.
En kolayından birşey yapmam lazım.
Sobanın üstündeki sıcak sudan,makarna suyu koyuyorum ocağın üstüne.
Mutfak göçüyor.
Kız olsun çamurdan olsun diyen atalarımız boşuna dememişler.
Balla kaymak kolları sıvıyorlar.
Biz hallederiz sen merak etme anne diyorlar kuzucuklarım.
Her ne kadar hastayken bile,yersiz kavgalarıyla beni bunaltsalarda,yardımcıda oluyorlar.
Onlar bulaşıkları yıkarken,ben makarnayı pişiriyorum.
Sarımsaklı yoğurtlu üstü soslu istiyorlar.
Makarnayı büyük bir borcama boşaltıyorum.
Çocukluğumuzda olduğu gibi ortada tek çeşit büyük bir kap yemek ve etrafında sadece kasık ekmek ve su.
Balım yoğurdu,kaymakım sosu gezdiriyor makarnanın üstüne.
Mutfak soğuk yer sofrasını içeri götürüp,hep beraber afiyetle yiyoruz.
Kızçeler para biriktiriyorlar.
Tablet alçaklarmış.
Yeni nesil işte.
Bilgisayardan tablet modeli ve fiyatı bakıyorlar.
Kendi aralarında hesap yapıyorlar,şu kadar biriktirsek,biraz da babam koltuk çıkar diyorlar.
Gülüyorum.
Oğlum üstüme atlıyor canım sıkılıyor eğlenceli bişey yapalım diyor.
İsim oyunu oynayalım ıh ıh.
Bom oynayalım.ıhıh daha eğlenceli bişey istiyorum diyor.
Çatlak patlak oynayalım diyorum.oda olmazmış.
Tevafuk oyuncu anneye bakıyorum.Çocuklarıyla oynadığı oyunlardan bahsediyor.Çocuklarım adına üzülüyorum böyle bir anneleri olmadığı için.
Kızçeler para biriktiriyorlar.
Tablet alçaklarmış.
Yeni nesil işte.
Bilgisayardan tablet modeli ve fiyatı bakıyorlar.
Kendi aralarında hesap yapıyorlar,şu kadar biriktirsek,biraz da babam koltuk çıkar diyorlar.
Gülüyorum.
Oğlum üstüme atlıyor canım sıkılıyor eğlenceli bişey yapalım diyor.
İsim oyunu oynayalım ıh ıh.
Bom oynayalım.ıhıh daha eğlenceli bişey istiyorum diyor.
Çatlak patlak oynayalım diyorum.oda olmazmış.
Tevafuk oyuncu anneye bakıyorum.Çocuklarıyla oynadığı oyunlardan bahsediyor.Çocuklarım adına üzülüyorum böyle bir anneleri olmadığı için.
Biraz daha iyiyim elhamdülillah.
Daha iyi olcam inş.
Rabbimiz!bize dünyada da ahirettede iyilik ver.ve bizi cehennem azabından koru. amin.
Selametle.....
31 Aralık 2015 Perşembe
inna lillahi ve inna ileyhi raciun
2015 yılının son günündeyiz.
Gazeteci Hasan Karakaya Medinede geçirdiği kalb krizi sonucu vefat etmiş.Allah c.c rahmetiyle muamelede bulunsun.Babamın abonesi olduğu gazetedeki köşesini takib ederdim.Her ne kadar,bazen belden aşağı ve argo yazması hoşuma gitmesede,olayları en ince detaylarına kadar,analiz eden keskin bir kalemi vardı.Tabi bu benim düşüncem .Katılır yada katılmazsınız,saygı duyarım.Günahıyla sevabıyla hatasıyla giden gitti.
Bize düşen,senenin bu son gününde,geçmişe bakarak iyi bir nefs muhasebesi yapmak.Ölenler için Allahtan mağfiret dilemek.
Peygamber efendimiz,Mekkeden Medineye hicret ederken şu ayeti okumuş.
Rabbim!gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla.Çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı sağla.
Bana tarafından yardımcı bir kuvvet ver.İsra 80.ayet
Bir arkadaşımızın düğününde,sohbet eden hocamız,düğün hediyesi olarak bu ayeti hediye etmişti arkadaşımıza.Baba evinden çıkıp,koca evine girerken, bu ayeti okumayı ihmal etme diyede tembihlemişti.
Bende İstanbuldan çıkıp tayin olduğumuz yere gelene kadar bu ayeti okumuştum.
Yılbaşında nemi yapcam?
Bu ayeti okuyarak yapmam gereken işleri yapcam.
2015 yılından doğrulukla çıkıp,2016 yılına doğrulukla girmem için.
Allaha emanet olalım.
Gazeteci Hasan Karakaya Medinede geçirdiği kalb krizi sonucu vefat etmiş.Allah c.c rahmetiyle muamelede bulunsun.Babamın abonesi olduğu gazetedeki köşesini takib ederdim.Her ne kadar,bazen belden aşağı ve argo yazması hoşuma gitmesede,olayları en ince detaylarına kadar,analiz eden keskin bir kalemi vardı.Tabi bu benim düşüncem .Katılır yada katılmazsınız,saygı duyarım.Günahıyla sevabıyla hatasıyla giden gitti.
Bize düşen,senenin bu son gününde,geçmişe bakarak iyi bir nefs muhasebesi yapmak.Ölenler için Allahtan mağfiret dilemek.
Peygamber efendimiz,Mekkeden Medineye hicret ederken şu ayeti okumuş.
Rabbim!gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla.Çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı sağla.
Bana tarafından yardımcı bir kuvvet ver.İsra 80.ayet
Bir arkadaşımızın düğününde,sohbet eden hocamız,düğün hediyesi olarak bu ayeti hediye etmişti arkadaşımıza.Baba evinden çıkıp,koca evine girerken, bu ayeti okumayı ihmal etme diyede tembihlemişti.
Bende İstanbuldan çıkıp tayin olduğumuz yere gelene kadar bu ayeti okumuştum.
Yılbaşında nemi yapcam?
Bu ayeti okuyarak yapmam gereken işleri yapcam.
2015 yılından doğrulukla çıkıp,2016 yılına doğrulukla girmem için.
Allaha emanet olalım.
29 Aralık 2015 Salı
Bekke...
Şüphesiz alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak,insanlar için ilk ev(mabed) Mekkedeki (kabe) dir. Ali İmran,96
Mekkenin ben dağlarına bakıyorken ağlıyorum
Rasulun izini orda adım adım arıyorum
Mescid-i Haram içinde ruhum kaldı kalbim kaldı
Canım buraya geldi amma aklım Beytullahda kaldı
Mekkenin ben dağlarına bakıyorken ağlıyorum
Rasulun izini orda adım adım arıyorum
Mescid-i Haram içinde ruhum kaldı kalbim kaldı
Canım buraya geldi amma aklım Beytullahda kaldı
22 Aralık 2015 Salı
kış mevsimi...
Kış mevsimi mü,minin baharıdır.Geceleri uzun olur,namaz kılar.Gündüzleri kısa olur oruç tutar.Hadisi şerif Efendim beni bilen bilir,sıcaktan hiç hazzetmem.Ama kaderin garip cilvesine bakın ki,hem sıcağın hemde acının merkezindeyim.Sıcaklık yazın 45 kışın ise 10 derece.Şu an 15 derece.Memleketimin bazı bölgelerinde,gara gış yüzünden yollar ve dahi buna bağlı olarak okullar kapansada,burada saat 11 ile 15 arası güneş kendisini iyice hissettiriyor.Her şey yerinde ve zamanında güzel.Denizi seyretmek gibi,kar yağışını seyretmek ayrı bir huzur verir bana.Özellikle akşamları sokak lambasının ışığı altında, yağan karı izlemek daha bir keyif vericidir.Ama burada yaşadığımız sürece bu keyiften mahrum kalacağım.Kısmet beya.Kısmetine razı ol ki,rahat edesin demişler.Dedim ya sıcaktan hiç hazzetmem.Kış mevsimini daha çok severim.Lakin bazı konularda,bunalıyorum.Evvelen soba.Evet evet soba bildiğimiz soba ya.Şöyle ki,sobanın verdiği o en doğal sıcaklığı,diğer ısınma şekillerine değişmem.(Doğalgaz ve ufo) Lakin sorun bendemi,yakacaklardamı,sobadamı hala çözemedim,yakarken bir hayli uğraşıyorum.Galiba sorun hepimizde.Evet doğalgaz kadar,zahmetsiz ve dahi temiz değil ama,zaten başka alternatif yok.Ufomu?Herkesin kaçak elektrik kullanıp,faturasını fattura ödeyenlerden çıkaran bu yerde,ufo yakmak tabiri caizse,ocak batırmak olurdu.Biz biraz tembellik yapıp,odunlarımızı aralık ayının başlarında aldık.E bu mevsimde alırsan olacağı bu.Her nekadar sobayla büyüsemde,15 sene varki doğalgaz kullanıyorduk.Zamanla bazı şeyler unutuluyor.Gerçi bu acemilik dönemini,geçen sene ilk atama yerimiz olan ............ ta biraz atlatmıştık ama.Neyse.Her eve lazım bizim evde,bir bal birde kaymak var.Ye ye bitmez.Nasıl bişeyse.(bazende isot oluveriyorlar)Onlar yani kızçelerimle ara ara geçmişten konuşuruz.Hadi anne anlat derler.Doğduğun büyüdüğün ev nasıl? Bahçesi var mı?Küçükken ne oynardınız? Daha neler neler.En çok da sobayı merak ederlerdi. Birde tüpü.Burada ikisinide gördüler. Saniyen,kış mevsiminin beni bunaltan ikinci sebebi çamaşırların zor kuruması.Yaz mevsimini sadece çamaşırlar çok çabuk kuruyorlar diye seviyorum.Her ne kadar sobanın olduğu odada biraz değişiklik yaparak,çamaşır askısını odaya transfer etsekde yinede çok faydası olmuyor.Çünkü binbir güçlükle yaktığımız sobamız tıpkı bir şömine gibi yanıyor.Üşümüyoruz ama,sobanın sıcağından da hiç bunalmadık.Elhamdülillah ala külli hal.Sabah namazıyla güne başlıyorum sayılır.Sayılır diyorum çünkü,namaz kıldıktan sonra kahvaltı hazırlamak için,kalktığım saat arasında bir saatten daha az bir vakit olsada,uyumasam bile ısınmak için tekrar yatağa giriyorum.Zaten biraz sonra yine kalkacaksın boşuna yatma desemde kendi kendime nafile.7 30 da eşimi, 8 de kızçelerimi yolcu ediyorum okula.Evde kimmi kalıyor?Tabiki ben ve korkusuz cengaverim.Geçtiğimiz pazar günü( 20 aralık) beşini bitirip altısına giren oğlum anaokuluna gidiyor.12 30 da ben gtürüyorum 15 45, 16 gibi babamız alıyor.Her ne kadar yemeyi ve uyumayı seven biri olsamda oruç tutmayıda seviyorum.Ve ben müminin baharı olan kış mevsiminde özellikle pazartesi ve perşembe sünnet oruçlarını tutmaya gayret ediyorum.Keşke geceleride kaim olabilsem.Müminin hakları vardır,hazları vardr.Günde 5 saat uyumak hak,5 saatten fazla uyumak haz oluyor.Keşke vakitlice yatabilsek,10 gibi mesela geceleri kaim olurduk.Saat 12 de yatınca farz namaz olan sabah namazına bile kalkmakta zorlanıyoruz.Ve ben dün oruçlu,soğuktan mütevellit biraz rahatsız,akşama yemek derdi olmayan(dünden yemeklerim vardı)bir hatun olarak korkusuz cengaverimi doyurduktan sonra,biraz uyumak istedim.K.C trt çocuk açıp, beni rahatsız etmemesini tembihledikten sonra,bir saat kadar uyumuşum.K.C öksürük sesiyle uyandım.Allahım sana hamdolsun.Yatsam bir türlü,yatmasam bir türlü.Makinadaki çamaşır bitmiş hemen onları dama götürüp asmam gerekiyor.Çünkü damda güneş var.Çünkü evde kurumuyor. Çünkü üstüne başına dikkat etmeyen üç bebem var.Ütülenecekler kurumuş hemen onları ütülemem lazım.Çünkü durmadan elektrik kesiliyor.Anlayacağınız her an teyakkuzda olmam lazım.Yatmak benim neyimeyse.Rabbimiz!Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma.Ey Rabbimiz!Bizden öncekilere yüklediğin gibi,bizede ağır bir yük yükleme.Ey Rabbimiz!bize gücümüzün yetmediği işlerde yükleme.Bizi affet!Bizi bağışla!Bize acı!Sen bizim mevlamızsın.Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et! AMİN NOT yukarda acının merkezindeyim demişim onuda başka bigün yazarım inş.
17 Aralık 2015 Perşembe
Selam...
- Korkusuz cengaverimi almak için okula gittiğimde,kapıda biraz tombiş,pamuk gibi beyaz,güzel yüzlü bir teyze ile karşılaştım.İçten bir tebessümle selam verdim.Pamuk teyze güleryüzle selamımı aldıktan sonra,hayretle tanışıyormuyuz diye sordu.Hayır ama tanışabiliriz dedim.Pamuk teyzenin şaşırmasını çok yadırgamadım doğrusu.Çünkü insanlarda şöyle bir algı oluşmuş.(nasıl oluşmuş onuda bilmiyorum ya)Tanıyorsan selam verebilirsin.Yoksa yok.Aynısını kızçelerimde yapıyorlardı.Yolda yürürken tanımadığım birine selam verince,anneciğim o teyzeyi ablayı tanıyormusun diye sorarlardı.Bende selam vermek için illa tanımam gerekmiyor,müslüman tanımadığına da selam verir derdim.Artık tanımadığım birine selam verince sormuyorlar.Çünkü öğrendiler.Pamuk teyzeyle ayak üstü biraz konuştuk.Aslen buralıymış.Buralı olduğunu duyunca şaşırma sırası bana gelmişti.Zira pamuk teyze konuşmasıyla hiç bura halkına benzemiyordu.K.C.ile aynı sınıfta olan torununu almak için gelmişti.Tekrar selamlaşarak ayrıldık.Önce selam, sonra kelam.demişler Bir Müslüman olarak selam vermeyi çok önemsiyorum.Selam hakkında bir çok ayet ve hadis var.Selam güvene emniyete açılan kapı.Selamun aleyküm demek Allahın selamı üzerine olsun demektir.Selam mana itibariyle güven ve emniyet manası içerir.Selam verdiğinde, ey kardeşim,Allahın selamı üzerine olsun.Benim yanımda güvende ve emniyettesin.Allahın izniyle benden sana zarar gelmez.demiş oluyorsun.Bir hadisi şerifte peygamber efendimiz a.s Müslüman elinden ve dilinden başkasını emin olduğu kimsedir.buyuruyor.Konuyla alakalı bir başka hadisi şerif de Abdullah ibni amr ibni as r.a şöyle dedi.Bir adam rasul a.s islamın hangi özelliği daha hayırlıdır?diye sordu.Rasul a.s yemek yedirmen, tanıdığın tanımadığın herkese selam vermendir.buyurdu.Ve ben sevgili okur,selamla alakalı bu kadar şey yazdıktan sonra,yazmaya utanıyorum ama yazıcam.Çünkü benim yaşadığım mahcubiyeti yaşamanı istemiyorum.Çocukların okuluna giderken ve dahi gelirken,yolumuzun üstünde bir kumaş mağazası var.Ve bu dükkanın önünde 12 13 yaşlarında bir kız çocuğunu sandalyede otururken görüyorduk.Bir kaç kez gözgöze gelmekten başka bir kelam etmedik.Ve birgün ben çocukları okula bırakıp eve dönerken bu kardeşimiz ben yürür o oturur vaziyette iken,bana selam verdi.Aslında ortada bir usulsüzlük vardı ve bu usulsüzlüğe ben sebeb olmuştum.Çünkü selam vermenin adaplarında ilkönce binitli yayaya,yürüyen oturana,az, çok olan topluluğa selam verirdi.Yürüyen olarak benim ona selam vermem gerekirdi ve ben afedersiniz öküzlük yaparak onu görmezden gelmiştim.Ne kadar yobazım değil mi?Peygamber efendimize on sene hizmetçilik yapma şerefine nail olan enes bin malik hazretleri r.a. çocuklara selam verir, rasulullah böyle yapardı derdi.Şimdi o kardeşimi kocaman bir tebessüm ve mahcup bir edayla selamlıyorum.SELAM VE DUA İLE
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)